Güneş Kral: 14. Louis’nin Işıltılı Dünyası
Avrupa tarihinin en parıltılı isimlerinden biri 14. Louis’dir. Hakkında söylenenleri bir kenara bırakalım; kendisi sadece bir kral değil, adeta bir çağın yürüyen temsiliydi. Neden mi? Çünkü 14. Louis tam 72 yıl boyunca tahtta kaldı. Yani ortalama bir ömrün tamamı kadar. Daha çocukken taç giydi, yaşlandı, ama hâlâ kraldı. Dolayısıyla ardında bıraktığı hikayeler de hiç azımsanacak gibi değil.
Güneşin Kendisi Olmak
- Louis, “Güneş Kral” (Le Roi Soleil) unvanını rastgele seçmedi. Güneş, evrenin merkezindeydi ve o da Fransa’nın (hatta bazılarının gözünde Avrupa’nın) merkezinde olmalıydı. Kendisini devletle özdeşleştirecek kadar iddialıydı: “Devlet benim” (L’État, c’est moi) sözünü bilmeyen kalmadı desek yeri.
Ama bu laf, sadece bir kibir gösterisi değil; aynı zamanda onun nasıl bir sistem kurduğunu da özetliyor. Mutlak monarşi onun döneminde altın çağını yaşadı. Tüm kararlar tek bir merkezden –yani kraldan– çıkıyor, herkes ona göre hizaya giriyordu.
Versay Sarayı
- Louis denince akla gelen en görkemli şeylerden biri kuşkusuz Versay Sarayı. İlk bakışta sadece devasa bir yapı gibi görünse de aslında politik bir zekânın ürünüydü. Başkent Paris’ten uzak bir konumda inşa edilen bu saray, krala sadakat göstermeyen soyluları göz önünde tutmanın da bir yoluydu. Yani Versay’da yaşamak, bir nevi “VIP gözetim”idi.
Sarayda 2 binden fazla oda, devasa bahçeler, süs havuzları ve haftalarca süren balolar vardı. Lüks, ihtişam ve tabii ki gösteriş… Kraliyet protokolü o kadar detaylıydı ki, kralın sabah giyinme töreni bile bir ritüeldi. Evet, kralın ayakkabısını kimin uzatacağı bile bir meseleydi.
Alışkanlıklar ve Günlük Rutin
- Louis, sabahları belirli bir saatte uyanır, hazırlanma törenine katılır, ardından devlet işlerine geçerdi. Ancak günün büyük bir kısmı törenler, resmi karşılamalar, balolar ve av partileriyle geçerdi. Sanata ve modaya büyük önem verirdi. Fransız modasının ve tiyatrosunun altın çağlarından biri onun döneminde yaşandı. Molière gibi sanatçılar sarayda himaye edildi.
Yemek konusunda da oldukça seçiciydi. Versay mutfağında yüzlerce aşçı çalışır, kral için her gün özenle menüler hazırlanırdı. (Tavus kuşu eti, nadir sebzeler ve elbette bol miktarda tatlı…)
Savaşlar, Reformlar ve Uzun Saltanat
- Louis’nin saltanatı sadece lüks ve balolardan ibaret değildi. Savaşlarla, siyasi ittifaklarla ve reformlarla dolu bir dönemdi. Fransa’yı güçlü bir merkezî devlete dönüştürdü, ama bu gücün bedeli halk için ağır oldu. Yüksek vergiler, uzun savaşlar ve büyüyen yoksulluk, ihtişamın gölgesinde kalan gerçeklerdi.
Ancak tüm bunlara rağmen Louis’nin etkisi sadece yaşadığı yüzyılla sınırlı kalmadı. Avrupa’daki monarşilere örnek oldu, hatta “mutlakiyetçilik” kelimesi onun adıyla anılmaya başladı.
Sonuç
- Louis, sadece bir kral değil, bir dönemin mimarıydı. Giydiği danteller, inşa ettirdiği saraylar, kurduğu düzen ve elbette kendisine verdiği “güneş” unvanı… Tüm bunlar bugün hâlâ konuşuluyor. Onun saltanatı, hem hayranlık uyandırıyor hem de tartışmalara yol açıyor.
Yazan: Kenan Çoruh