Liminal Space ve Psikolojik Etkileri: İnsan Neden Boş Alanlardan Korkar?

Günlük hayatımızda fark etmeden birçok kez liminal space (eşik mekân) olarak adlandırılan yerlere girip çıkarız. Boş koridorlar, terk edilmiş alışveriş merkezleri, gece yarısı boş bir otobüs durağı ya da uzun süredir kimsenin uğramadığı bir okul binası… Bu tür mekânlar, bazılarımız için sadece geçiş noktaları gibi görünse de, kimileri için derin bir huzursuzluk hissine neden olur. Peki, bu hissin kaynağı nedir? İşte liminal space korkusunun psikolojik yönü ve bilinçaltımızdaki yansımaları.

Liminal Space Nedir?

Liminal space terimi, Latinceden türetilmiş olup “eşik” anlamına gelir. Bu mekânlar, bir yerden başka bir yere geçişi temsil eder. Normalde alışık olduğumuz dinamik ve insanlarla dolu ortamların aksine, liminal mekânlar statik, boş ve garip derecede sessizdir. İşte bu “alışılmadık sessizlik”, insan psikolojisi üzerinde derin bir etki bırakır.

Bedenimiz ve zihnimiz, bu tür alanları tanımlamakta zorlanır çünkü alışık olduğumuz çevresel ipuçlarından yoksundur. Bu da içgüdüsel olarak bizi alarma geçirir.

Psikolojik Yönü: Liminal Space Korkusu Neden Oluşur?

İnsan psikolojisi, belirli düzenler ve tekrar eden kalıplarla kendini güvende hisseder. Ancak liminal mekânlarda bu ipuçları ortadan kalkar. Bu durum, beynimizin “bir şeyler ters gidiyor” şeklinde algılama yapmasına neden olur.

  1. Tanıdık Ama Yabancı (Uncanny Valley Etkisi)

Freud’un “Das Unheimliche” (Tekinsiz) teorisine göre, bir şey hem tanıdık hem de yabancı hissettirdiğinde rahatsız edici bir his uyandırır. Örneğin, alışveriş merkezinin gece yarısı bomboş olması. Beynimiz burayı tanır, ancak alıştığı kalabalık yoktur. Bu çelişki, huzursuzluk hissini tetikler.

  1. Yalnızlık ve Terk Edilmişlik Korkusu

İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır. Ancak liminal mekânlar yalnızlık hissini vurgular. Terk edilmiş bir bina, sessiz bir otel koridoru ya da boş bir oyun haritası, yalnızlık hissimizi pekiştirerek kaygıyı artırır. Evrimsel olarak, yalnızlık savunmasızlıkla ilişkilendirilir ve bu yüzden liminal alanlarda, bir şeyler bizi gözlemliyormuş gibi hissedebiliriz.

  1. Belirsizlik ve Kaygı

Bilinçaltımız, çevremizdeki dünyayı tahmin etmeye çalışır. Ancak liminal mekânlarda tahmin etme yeteneğimiz zayıflar. “Burada ne olacak? Neden kimse yok?” gibi düşünceler kaygıyı artırır.

  1. Paranoya ve Hayal Gücü

Sessiz mekânlar, zihnimizin boşlukları hayaletler, gölgeler veya bilinmeyen varlıklarla doldurmasına sebep olabilir. Beynimiz, boşluğu doldurma eğilimindedir ve tehdit algısını tetikler.

 

Popüler Kültürde Liminal Space Korkusu

Liminal space korkusu, modern kültürde özellikle korku hikâyeleri ve internet fenomenleriyle popülerleşmiştir. Backrooms (Arka Odalar) gibi internet mitleri, bu korkuyu yansıtan örneklerdir.

Valve oyunları gibi dijital ortamlarda da bu hissi deneyimlemek mümkündür. Half-Life’ın terk edilmiş laboratuvarları, Portal’ın izole test odaları ya da Team Fortress 2’nin oyuncusuz haritaları, liminal mekânların dijital yansımalarıdır.

Sonuç: İnsan Zihni Boşluğu Nasıl Doldurur?

Liminal space korkusu, aslında insan beyninin bilinmezliği tolere edememesiyle ilgilidir. Boş ve sessiz mekânlarda içgüdüsel olarak bir tehdit ararız. Ancak bu mekânları korkutucu yerine, zihinsel bir keşif alanı olarak görmek mümkündür.

Ama yine de, gece yarısı boş bir koridorda yalnızsanız, o hissi yok saymak pek de kolay olmayacaktır…

 

Yazar: Mert Yiğit KORKMAZ

 

Kaynakça: (PDF) The Liminal Space

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz