Hatırlayacağınız üzere geçen hafta, Blues müziğin kırsaldan şehre taşınmasıyla nasıl tekâmül ettiğine* şahit olduk. Daha iyi bir yaşam için kuzeye göç eden Afro – Amerikalılar, yağmurdan kaçarken doluya tutuldular; güneyde yaşadıkları ayrımcılığın bir farklısını burada yaşamaya devam ettiler, yaşadıkları ayrımcılık müziklerine de yansıdı. Vokaller sertleşti, gitarlar agresifleşti, derin bas notalar ortaya çıktı ve eko kullanımı yaygınlaştı. Artık Blues’ un ruhunda öfke de vardı!

1910-1970 yılları arasında gerçekleşen Büyük Göç sırasında Afro – Amerikalılar, Chicago, Detroit, Cleveland, New York City, Philadelphia, Pitssburgh, Los Angeles, Oakland, San Francisco ve Washington D.C. gibi büyük şehirlere taşındılar.

Büyük Göç’ten önce Afro-Amerikalılar Güney’den kaçmaya başlamıştı. Kuzeydeki eyaletler; sunduğu iş imkanları, kolay ulaşımı ve Jim Crow yasalarının uygulanmaması nedeniyle tercih sebebi olmuştu. Irkçılık hâlen mevcuttu, ancak Güney’deki kadar sert ve yaygın değildi.

Afro – Amerikalıların Kuzey’deki taşındıkları yeni eyaletlerden biri olan Chicago; Büyük Göç zamanında diğer şehirlere göre daha çok göç aldı.

1905’te Chicago’daki Afro – Amerikalılar tarafından kurulan The Chicago Defender gazetesi, Afro-Amerikalıları Chicago’ya göç etmeye teşvik eden en önemli etkenlerden biriydi. Gazete, iş fırsatları hakkında bilgilendirme yapıyor, göç etmek isteyenler için tren biletleri ayarlıyor ve yeni gelenlere barınma konusunda rehberlik ediyordu.

Büyük Göçten önce Chicago’ya taşınan Afro – Amerikalıların kurduğu ufak ama güçlü topluluklar şehre yeni gelenlere barınma ve geçinme konusunda destek sağladılar. Bu destekler sayesinde Chicago’nun South Side bölgesi önemli bir yerleşim yeri haline geldi.

Chicago; Afro – Amerikalılara yüksek ücretli endüstriyel iş fırsatları ve daha iyi yaşam şartları verdi. Kendi topluluklarını kurdular ve kendilerini sosyal ve kültürel açıdan geliştirdiler, güneydekinden daha çok sivil ve eğitim haklarına sahiplerdi bu sayede toplumsal statülerini yükselttiler ve daha iyi yaşam koşullarına sahip oldular. Sendika faaliyetlerine katıldılar; çalışma koşullarını iyileştirdiler ve ekonomik olarak güçlendiler.

Afro – Amerikalıların Chicago’da özelikle sanayi sektöründe iş buldular fakat buldukları işler düşük ücretli, güvencesiz ve hayatlarını tehdit eden işlerdi, et paketleme fabrikalarında hijyenik olmayan koşullarda, çelik fabrikalarında yüksek sıcaklıkta ve uzun saatlerde, trenlerde pulman hamalları olarak köle gibi çalıştılar.

Başlangıçta beyaz işçi sendikaları siyahileri dışladılar ve sendikaya kabul etmediler. Sendikalara kabul edilmedikleri için işveren firmalar tarafından grev kırıcı olarak işe alındılar ve bu da sendikaların siyah işçilere olan güvenini zedeledi. Üye olarak aldıkları Afro – Amerikalıları da lider pozisyonlarına getirmiyorlardı.

Bu sebeplerle Afro – Amerikalılar kendi sendikalarını kurdular ve kendi sivil haklar harekâtını başlattılar. Daha iyi çalışma koşulları ve daha yüksek maaşlar elde ettiler. İş güvenceleri arttı ve Sendikalara daha fazla Afro – Amerikalıların üye olması sağlandı ve ayrımcılık karşıtı önlemler aldılar.

Bu mücadeleler sayesinde ırk ayrımcılığına karşı adımlar atıldı. Beyaz ve siyah işçiler aynı sendikalara üye olabilmeye başladı ve aynı sendikalarda örgütlenmeleri zorunlu hale geldi. Kanun kararıyla savunma sanayiide ırk ayrımcılığı yasaklandı. Büyük sendikalar ayrımcılık karşıtı yasaları desteklemek zorunda bırakıldı.

Sendikalı işçiler orta sınıf oldu, daha iyi konut olanakları oluştu, bazı siyah mahallelerindeki küçük işletmeler ve ekonomik topluluklar gelişti.

*tekâmül etmek: olgunlaşmak, değişmek, evrim göstermek

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz