ROCK MÜZİĞİN KÖKLERİNE YOLCULUK: JUMP BLUES
-buraya çifte zafer, ikinci dünya savaşı, jump blues grubu kolajı koyabilir misiniz? –
Blues müziğin geçtiğimiz haftalardaki yolculuğunda, Almanya’nın çıkarttığı rüzgârın şiddetlenerek kasırgaya dönüşümüne tanıklık ettik; bu kasırga, Afro – Amerikalıların kendi ülkelerinde bir değişim rüzgârı başlatmalarına vesile oldu.
Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nı askeri, ekonomik ve ideolojik kaygılarla başlatmış; buna karşılık müttefik devletler, stratejik ve politik çıkarlarını korumak amacıyla savaşa girmişlerdir. Savaş ilerledikçe, Nazi Almanya’ sının gerçekleştirdiği soykırım ve insanlık dışı uygulamalar, müttefikler tarafından propaganda aracı olarak kullanılmış; bu sayede savaşın sürdürülmesi ve meşrulaştırılması sağlanmıştır.
Müttefik devletlerin, özellikle de Amerika’nın, Nazi Almanya’sının insanlık dışı uygulamalarını ve yaptığı soykırımı protesto etmesi, Afro – Amerikalılar için büyük bir ikiyüzlülük ve hüsran kaynağı oldu. Almanya’da ırkçılığa karşı savaşırken, kendi ülkelerinde ise ırkçılığa maruz kalmaları derin bir ironiydi. Bu nedenle Almanya’ya karşı bir zafer, ırkçılığa karşı bir zafer diyerek Çifte Zafer kampanyasını başlattılar.
Bu kampanya sembolik bir söylem olmaktan çıkarak, dağınık ve topluluk bağları zayıf Afro – Amerikan toplumunu farkındalık ve özgüven sahibi bir topluma dönüştürdü. Savaştan dönen askerlerin, evde, işte ve mahallede çalışan annelerin ve gazetelerde yazarak halkı bilinçlendiren vatandaşların yoğun çabalarıyla toplum bilinçlendi, örgütlendi, kimliklerine sahip çıktı ve vatandaşlık haklarını talep etti. “Amerikalı olmanın sorumluluklarını yerine getiriyorsak, Amerika’nın sağladığı haklara eşit derece talibiz demektir” diyerek mücadeleyi büyük bir kararlılıkla kuvvetlendirdiler ve haklarını savundular.
Kültürler karmasının olduğu her yerde, bir gün her kültür birbiriyle çatışır- ve bu çarpışmalardan yeni bir tür doğar. Jump Blues’ un hikayesi de tam olarak böyle başlar. Zarif Swing, hüzünlü Blues, piyanoyla isyan eden Boogie – Woogie, dans etme arzusu, savaşın gölgesi, eğlenme ihtiyacı ve Afro – Amerikan ritmi; hepsi bir potada erir. Ortaya çıkan şey, sıçramalı, dans etmeli, bol ironili, bol acılı ama bir o kadar da kahkahalı bir türdür: Jump Blues
Amerika Birleşik Devletleri’nin 1941 yılında savaşa başlamasıyla ülke ekonomisi yön değiştirdi. Çelik savaş araçları ve silah yapımı için yönlendirildi, plak üretimi için gereken malzemelerin tedarik edilmesi zorlaştı, radyo yayınları kısıtlandı, müzisyenler askere alındı, eğlence sektörüne ayrılan bütçe azaldı, gürültü yasağı çıktı ve enerji tasarrufuna gidildi. Ulaşım araçları, benzin ve diğer lojistik kaynaklar ise savaş için kullanılmaya başlandı.
Tüm bunların bir araya gelmesiyle Blues müziğin kişiliği değişti.

Ve Blues, yaşadıklarını anlatmanın bir fayda getirmediğini anladığında; Saksafon dalga geçmeye başladı, Piyano iğnelemeye, Ritmik gitar laf sokmaya, Kontrbas meydan okumaya başladı. Vokal ise tiyatro sergiledi sahnede. Hepsi birlikte, kâh devleştiler, kâh bağırdılar, kâh ağlayacak hallerine güldüler —Davul onlara diktatör gibi hükmederken.
Ama yine de yıkılmadılar. Dimdik ayakta kaldılar. Çünkü artık dertleri de vardı anlatacak:
Uğruna mücadele ettikleri biricik zaferleri …

Cennete bir Bilet

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz